YAZIK !..
Levent Sarsıncı

Geçen hafta sonu yasaklar vardı. Bende maskemi taktım ve ekmek almak için fırına gittim.
Benim gibi yüzleri maskeli bir grup şöyle sekiz on metre ilerde kümelenmiş yüksek sesle konuşuyorlardı. Kuyruk biraz uzamıştı. Sanırım fırında önceden yapılmış ekmekler tükenmiş,
yenisinin çıkmasını bekliyorlardı. Tabi ben de beklemeye başladım. O sırada yanı başımızdaki bu küçük grubun konuşmalarına ister istemez herkes gibi kulak misafiri oldum.
Aslında siz kulaklarınızı tıkasanız da duyabileceğiniz bir tonda konuşuyorlardı. İşin doğrusu sanki biz duyalım diye bu tonda konuşuyorlardı.
Bence Cumhur İttifakı’na şu an için en ciddi zararı bu türlü sokak konuşmaları veriyor.
Bir zamanlar milliyetçi denince akla bıyıkları kenarlardan sarkık, beyaz çoraplı, yumurta topuk ayakkabı giyen insanlar geliyordu.
Sayın Bahçeli bir gün çıktı tüm milliyetçileri bu konuda uyardı. Ve birden bire o bildik görüntülerin hepsi ortadan kalktı. O dönem Sayın Bahçeli’yi çok takdir etmiştim.
Çünkü milliyetçi düşünce biçiminin bu tür dış görünümlere ihtiyacı yoktu.
 Ama bugünlerde yine yeniden sokakta bu tür görüntüler çoğalmaya başladı.
 Herkes çok iyi bilir ki insanların söyleyecek sözü kalmadığında dış görüntüleriyle uğraşırlar.

Bu can sıkıcı konuşmayı hatırladığım kadarıyla (O üslubu biraz da yumuşatarak) paylaşmak istiyorum.

Aslında son zamanlarda televizyonlardaki tartışma programlarında, siyasi parti üyeleri arasında, belli bir grup köşe yazarının yazdıklarında, ağırlıklı olarak sosyal medyadan bu tür konuşmaları, yazışmaları, tartışmaları zaten her gün duyabiliyorduk.
Bugün böyle bir konuşmayı insan yanı başında dinleyince eyvah bu iş sokağa kadar inmiş, biraz daha dikkat etmekte fayda var diyor ve tabi tedirgin oluyor.

İşin garip tarafı söylediklerinin tamamı kendi pencerelerinden neredeyse doğruydu.

Şöyle diyordu;

“Kardeşim bundan böyle emniyet mensupları bize karşı nazik ve dikkatli olacak. Bir suçumuz olsa bile düne kadar size tolerans gösteren kamu görevlileri artık bize özeni gösterecekler. Birileri bir yerlerde bize göre yanlış bir karar verildiğinde onlar aslında kendilerine ceza vermiş olacaklar. O zaman biz de bu durum karşısında içinizden geçen her türlü küfür ve hakareti başkaları gibi düşünce ve ifade özgürlüğümüz diyerek saydırırız. Hala mı hırsımızı alamadık. O zaman onları görevlerinden aldırtırız. Gerekirse onları çoluk çocuğuyla birlikte kimsenin bilmediği yerlere sürdürürüz. İstesek o kişilere Fetöcülükle suçlar meslekten bile attırır yada içeri tıktırırız!”

Bu konuşma öylesine amacını aşan ve öylesine cüretkâr bir konuşma ki.
Aktarırken onların kullandığı cümleleri, imaları aynen kullanamıyorum bile...

Sonra devam ediyor konuşmasını; “Dün canımızı kim sıkıyorsa artık biz de onların canını sıkıyoruz. Belki biraz da fazla sıkıyoruz... Kamuda üst düzey yöneticilik yapan hiç kimse vatandaştan daha önemli değil.
Atatürk ne demişti? Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Eee biz de milletiz işte. Ama bir farkla “bizim için o millet yerli ve milli olan, Cumhur İttifakı’na oy veren, koşulsuz şartsız destekleyenlerdir.”

Fark ettim ki konuştukça birbirini gaza getiriyorlar ve cesaretlendiriyorlardı.

Sonra yine ilk konuşan sözü alıyor;

“Ayrıca bugünkü hukukun neyini beğenmiyorsunuz kardeşim? Tıkır tıkır işliyor işte. 

Biz ne yapıyorsak vatan millet için yapıyoruz. Bunun için bir de mahkemelerde hesap mı vereceğiz? Kalkmışlar böyle adalet, böyle hukuk mu olur diyorlar. Eskiden oluyordu ya… Ama artık demokrasi var. Hukuk var. Eski Türkiye yok. Yeni Türkiye’de böyle. İşinize gelirse. Alışın artık…

Böyle düşünüyoruz diye bizi eleştirenleri, şikâyet edenleri bir yerlerde kıstırıp cezasını kendimizde veririz. Biraz dozunu kaçırdığımız zamanlar da oluyor tabi. Bizim hangi duygularla bunları yaptığımızı artık mahkemeler bilecek. Bizim için her türlü hafifletici sebep var ve uygulayacaklar. Gereğini yapmayanlar da sonuçlarına katlanıyor zaten. Çünkü biz vatan severiz. Geçmişte vatan millet için kurşun attık, can verdik, can aldık. Biz bu ülke için, bayrağımız için, ezanımız için canımızı verir, gerekirse yine can alırız. Çünkü biz ülkemizi seviyoruz!.. Ne yapıyorsak vatan millet için yapıyoruz... Eskiden CHP adaleti, CHP hukuku vardı. O iş bitti. Artık tüm dünyanın kıskandığı kendi adaletimiz var.”

İşin tehdit kısmını tamamladıktan sonra biraz daha alaycı bir tonda;

“Kardeşim hukukun, adaletin sizin içinde ileri olmasını istiyorsanız tıpış tıpış gelip Cumhur ittifakına katılacaksınız. O zaman bakın adalet, hukuk ne kadar güzel işliyor görürsünüz. Dedim ya eski Türkiye yok artık. CHP icatları bitti. Zaten Reis te zamanında ne demişti “Ya taraf olacaksınız, ya da bertaraf” Ama belli ki bazıları hala anlamamış. İşsizlik var, yoksulluk var, adaletsizlik var diyorsunuz. Kardeşim bunlar size var. Bize her yerde iş var. Öyle eğitim, liyakat falan da gerekmiyor. Gidiyorsun üye kartını gösteriyorsun, bir selam iletiyorsun her işin hemen halloluyor. Size göre belki cahiliz ama artık para bizde, güç bizde... Siz iş için bizim kapımıza, ayağımıza geleceksiniz. Bize hizmet edeceksiniz. Çünkü yerli ve milli olmayan her şeyin ömrü bitti.”

Belli ki bu konuşmayı yaparken birbirinden güç alıp çok eğleniyorlardı…

“Bizim için Cumhur İttifakı’na oy vermeyen, bu ittifak partilerinden birine üye olmayan herkes vatan hainidir. Dış güçlerin maşasıdır. Terör örgütü sempatizanı, PKK’lı, FETÖ’cü yada bölücüdür.
Aslında bunların topunu asmak, mallarına el koymak, bu ülkeden sürmek lazım. Bence hukukta demokrasi de böyle bir şey olmalı. Değilse de bundan sonra böyle. Tıpkı şimdiki başkanlık sistemimiz gibi. Türk Usulü yani.”

Nihayet ekmek çıkmış, sırada bana gelmişti. Bu can sıkıcı, kaygı verici konuşmayı daha fazla dinlemek zorunda kalmayacaktım. Ekmeğimi aldım ve oradan uzaklaştım.

Bu konu ile ilgili düşüncemi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ben sıradan, fanatikleşmemiş milliyetçi ve muhafazakâr vatandaşlarımızın böyle düşünmediğini, hatta bu tür düşünce ve davranışlardan çok rahatsız olduklarını gayet iyi biliyorum.
Siyasilerin televizyon konuşmaları sokağı doğrudan etkiliyor ve biçimlendiriyor.

Sokaktaki iyice yükselen bu tehdit dilinden korkuyor muyum? HAYIR. Kaygı duyuyor muyum? EVET. Hepimiz ve ülkemiz adına gerçekten çok kaygı duyuyorum. Bana 80’li darbe dönemini ve 90’lı yılları hatırlatıyor.
Ama bu defa sanki daha tehlikeli bir durum söz konusu. Bu tür konuşmaları yapanların amacını anlamak zor değil. Onu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Siyasetin ve siyasetçilerin iktidarlarını sürdürebilmek için toplumumuzu getirdikleri şu noktaya bir bakın lütfen. Her yerde tehdit.

Yazık bu memlekete. Yazık bu memleketin yurttaşlarına...

Allah sonumuzu hayra çıkarsın...

Sevgi ve Saygılarımla.



Sayfa Adresi: http://www.menemeninsesi.com.tr/yazar/YAZIK-/1407