DİP DALGA!
Erhan Özalp


Bugün yaşanmakta olan, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde yaşanmadı. Toplum 50 derece sıcağın anlında kavrulan kurumuş çalı gibi. Bütün bu olup bitenler, yaratılan gerilim, baskı, kutuplaştırma daha ne kadar idare edilebilir? AKP öncesi son koalisyon hükümetini hatırlayalım. O zaman hükümet ortağı olan partilerin hiçbir biçimde öngöremediği bir dip dalga geldi ve hepsini sildi süpürdü. Ve bu partilerin birçoğu siyasi sahnenin dışında kaldı. Dönebilenlerde bir daha toparlanamadılar. Bugün ekonomik kriz derinleştikçe, yoksulluk toplumun tüm kesimlerini kavurmaya başladıkça düne kadar Sayın Cumhurbaşkanımıza ve AKP’ye laf ettirmeyenlerinde tepki vermeye, seslerini yükseltmeye başladıklarını görüyoruz.

Şu son zamanlarda AKP’nin en çok dile getirdiği, toplumun dikkatini çekmeye çalıştığı konu; bir milyon kayıtlı üyeye ulaştık söylemi. Bu doğru olabilir. Çünkü şöyle bir anlayış ve algı oluşturuldu. Geçmişte insanlar iş bulmak için İŞKUR’a gider kayıt yaptırırlardı. Pek iş bulanda olmazdı!.. Ama en azından devletin bir kurumuydu ve normal olan buradan iş talep etmekti. Uzun bir zamandır bu değişti. Ne aldığınız eğitimle ne bilgi birikiminizle ne başarılarınızla bir işe giremiyorsunuz. Sorulan tek şey sizin AKP’li olup olmadığınız. KPSS’ye giriyorsunuz. En yüksek puanları alıyorsunuz ama sizi AKP’ye kaydınız olmadığı için mülakatta eliyorlar. Sokakta en çok duyduğumuz propaganda ise; git AKP’ye kaydını yaptır işin görülür. Ya da çocuğu için çırpınan ailelere aynı tavsiyelerde bulunuluyor. Git AKP’ye kaydını yaptır o belgeyle birlikte başvurunu yap, çocuğun hemen işe başlasın. O zaman KPSS’den aldığı puanında bir önemi yok çocuğun hemen bir yere yerleştirilir. Deniyor. Bunun gerçekten işe yarayıp yaramadığını bilmiyorum. Ama umut fakirin ekmeği. Bu durumun tam karşılığı yoksullaştırıp çaresizleştirilmektir. Muhtaç bırakmaktır. Etik ya da liyakatin tamamen anlamsızlaştırılmasıdır. Tamamen çaresizlikten gidip AKP’ye kayıtlarını yaptıran tanıdığım çok sayıda insan var. Şunu da gayet iyi biliyorum ki bu insanların hiç birisi seçimde gidip AKP’ye oy vermeyecekler. Sanırım bu kaydolanların kendilerine oy vermeyeceğini en iyi de AKP biliyor. Buradaki bir milyon kayıtlı üyeye ulaştık propagandasının altında başka hesap var gibi. Bu konuyu geçmişte kaleme aldığım bir yazımda dile getirmiştim. O tespit seçimlerin sonucu açısından çok önemli!..

Gerçekten çok zor ve sancılı günlerden geçiyoruz. Koskoca bir ülkenin her şeyi tek bir kişinin iradesine terkedilmiş. Örneğin; Tıpkı ekmeğin askıda olması gibi, Anayasa Mahkemesi askıda. Tüm anayasal haklar askıda. Eğitim askıda. Hukuk askıda. Adalet askıda. Sağlık askıda. Meclis askıda. Siyaset askıda. Siyasetçi askıda. STK’lar askıda. Basın askıda. Medya askıda. Üniversiteler, akademisyenler, bilim adamları askıda. Valiler, kaymakamlar, belediye başkanları askıda. Yani hak, hukuk, adalet her şey askıda. Yaratılan bu kutbun bir tarafı tüm bu olanlardan şikayetçiyken, karşı tarafın büyük bir kısmı sessiz, küçük bir kesim ise her şeyin kusursuz işlediğini savunuyor.

Yaratılmış gerçek bir korku iklimindeyiz. Ağzını açan, ayağa kalkan, herkes en ağır biçimde saldırıya uğruyor, en ağır biçimde cezalandırılıyor. Kendinizi savunabileceğiniz, şikayetinizi iletebileceğiniz, adalet bekleyebileceğiniz bir makam yok hissi yaratıldı. Öyle ki sosyal medyada iki satır yazmaya cesaret edemiyorsunuz, sokakta uzatılan mikrofona konuşamıyorsunuz. Düşüncenizi açıkladığınız andan itibaren artık sizin ya da sevdiklerinizin başınıza her şeyin gelebileceği örnekleriyle öğretildi. Savcılar hemen hakkınızda bir işlem başlatabiliyor. Trol ordusu üzerinize salınabiliyor. Tüm medya sizi hedef gösterebiliyor. Ağır para cezalarıyla karşılaşabiliyorsunuz. İyi de ben ne yaptım ki diyerek çaresiz bir başınıza kalabiliyorsunuz. Tüm bu gerçeklikler ışığında insanlar bir sosyal medya platformundan düşüncesini paylaşırken bile on defa yazıp silme ihtiyacı duyuyor. Muhtemelen sonrada yazmaktan, düşüncesini paylaşmaktan vazgeçiyor. Durum tam olarak buyken sizi birisi telefonunuzdan arıyor. Biz bir anket firmasıyız diyor. Sorular soruyor. Sizin telefonununuz belliyken, adresiniz, isminiz cisminiz belliyken uzaktan telefonla yapılan bu anketlere gerçek fikrinizi söylemeniz mümkün mü? Bence HAYIR. Vatandaş artık kendi kendisini susturmuş. İçten içe öfkeli. Gördüğü ve yaşadığı tüm bu haksızlıklar için kendisini epeyce sıkmış. Gerçek düşüncesini şimdilik paylaşmamayı tercih ediyor. Kafasında çok net bir hesabı var ve ilk seçimi bekliyor. Böyle bir durumda seçmenin gerçek tercihi hiçbir biçimde anketlere yansımıyor. Çünkü insanlar kızdıklarının gelip yeniden kafalarını karıştırmalarını istemiyorlar. Siyaseti bilenler bilir. Bu derin sessizlik güçlü bir dip dalganın büyümekte olduğunun habercisidir.

Saygılarımla



Sayfa Adresi: http://www.menemeninsesi.com.tr/yazar/DIP-DALGA/1428