çocukluğum toprak sokaklarda kocaman kanatlı ameleler akşam üstü çocukluğum yabanım bu ...... nasıl sevmem
çağırır beni
boş bulunur
söz veririm
gidemem
çamaşır kiri sular
akar
çivit renginde,
kıyısında mahalle
çocuklarının kabusu
sarıca arılar..
kasap haşim seslenir
alçak duvardan
yavaşça
"hey,
gel baban yoksa
yeni açtım
dimitrikopuloyu."
kapıdan kavalalıların
arabası çıkar
rengarenk boyalı,
herbir kapağı
kırmızılı morlu yeşilli,
doru kısrak yavrulamış
annesinin yanına
bağlanmış
zıplamaktan yerinde
duramayan
tayı..
döner yorgun yüzlü,
başlarında sarı poşuları
omuzlarında;
omuzlarından büyük
kocaman bağ
çapaları..
göçmen bozacının
sesi,
o gitmeden
ışıklar yanmaz,
yavaşça sürer arabasını,
sokak başlarına
sessizlik çöker
gidince,
o cıvıl cıvıl
sesler duyulmaz
olur
saklanır gecenin
içine..
çağırır
beni
boş bulunur
söz veririm
gidemem
eski bahçede
dinlemeyip
karı kışı
zemheriyi
nasıl da
açarmış
tek başına
yalnız
ve
mağrur
kaçağım benim
sarı gülüm
yabanım
ben seni
bağrıma batsa da
dikenlerin
kaçağım benim
sarım
sarı gülüm
yabanım