Yıllar geçsede gönül yarası geçmiyor diye söze başladı Suna Öğretmen. Yudumladığım kahveyi yutmakta zorlandım. Ne demek istiyordu. 23 Nisan Çocuk Bayramını konuşurken, niye hüzünlenmişti. Bakışım neden sorusunu sormuş olacak ki anlatmaya devam etti. Doğuya yeni atanmıştım. Toy ve genç bir öğretmendim. Onur adında çok sevgi dolu zeki bir öğrencim vardı. Çalışkanlığı ve hırsı beni onun geleceği adına umutlandırdı. Bir gün gözlerindeki ışığın söndüğünü gördüm. Bana annesinin onu okuldan alacağını ağlayarak anlattı. Sen annemi razı edersin eminim hocam dedi. Hemen evlerine gittim annesiyle görüştüm. Yaşadıkları evi ve ortamı görünce günlerce gözüme uyku girmedi. Babası yokmuş evin geçimi için çalışması gerekiyormuş. Defalarca görüştüm ama çözüm olmadı. Onur okuldan ayrıldı. Bir daha görmedim. Bir 23 Nisan günü coşkuyla okuduğu şiir gözlerimin önünden gitmiyor. Onu dinlerken gözyaşlarımı tutamamıştım ve demiştim. Sen güzel yerlere geleceksin. Ama öyle olmadı. Şimdi düşünüyorum da başka neler yapabilirdim. İçimde bu ateş yanar durur senelerdir. Suna öğretmenin anlattıkları gözümün önünde film şeridi gibi canlandı. Camın kenarında gece karanlığında bir yıldızın kaydığını fark ettim. İçime akıttığım gözyaşlarıma engel olamayıp Suna öğretmene sarıldım bir yıldız kaymış hocam dedim. Ama daha nice Onurlar gökteki yıldızlar gibi parlamaya devam edecek. Derya AYGÜN