GÜVENLİK Mİ, ÖZGÜRLÜK MÜ?
Haluk Güvener

Hadi sizlere bir soru ile bu haftaki yazıma başlıyayım lütfen yazının sonunda samimi cevaplar verin. Sorum şu hayatlarımızda güvenlik mi yoksa özgürlük mü önemlidir? Veya soruyu şöyle değiştiriyorum. Güvenlik mi özgürlükleri doğurur yoksa özgürlükler mi güvenliği? Kafalarınız karıştı biliyorum ama dert etmeyin zaten dünyanın yarısının bu konuda kafası karışık.

Bizim gibi hayatının çoğu döneminde açık veya örtülü savaşlarla, çatışmalarla boğuşan, ülkesinin jeopolitik konumu dolayısı ile etrafı ateş çemberi olan bir ülke vatandaşları için böyle soruya cevap vermek zor olsa gerek. Her sabah uyandığında bir şehrindeki patlama haberlerini, bilmem hangi sınır karakolunun basıldığı, hangi polis  noktasına saldırı yapıldığı haberlerini dinleyen bir ülke vatandaşı olarak kendiniz ve yakınlarınız için nasıl endişeler taşırsınız. Böyle bir ortamda ÖZGÜRLÜK te neymiş dediğinizi duyar gibiyim.

Benim eski bir asker olduğumu da düşünürseniz güvenlik önceliğimdir diyeceğimi düşünüyorsunuz ama YANILDINIZ. Ben özgürlüklerden yanayım. Yıllarca ben güvenlikçi politikaların içerisinde idim, yaşadıklarım, yaşananlar, geldiğimiz nokta benim bu konudaki fikrimi değiştirdi. Bu gün sorunları çözemiyorsak eskinin yapılan yanlışlarının bunun birinci sebebi olduğunu bilmemiz gerekir.

Yani bizler ülke olarak güvenlikçi tedbirleri uzun yıllar denedik, gergin bir toplum huzursuz bir ülke olarak bu mücadeleyi sürdürdük ama netice alamadık. Bu seçeneği uzun yıllar denedik. Şimdi başka seçenek denemekte yani özgürlüklere ağırlık vererek insan odaklı politikalarla bu işi çözmeyi denemekte yarar var diye düşünüyorum.                                                

Düşünün terörist tehlikeyi bertaraf etmek gayesi ile( ki tamamen iyi niyet taşısa da) mahkemeden izin almaksızın ev basmak, araçları aramak, uzun süre gözaltılar yapmak, işkencelere sebep olmak nasıl travmalara sebep olacaktır.3 terörist yakalayacağım derken belki de istemeden 33 günahsız insanın ıstırap çekmesine, onların devletlerine olan güvenlerinin eksilmesine, düşman olmalarına  sebep olacağız. Kurunun yanında masum yaşların yanmasına sebep olunmayacağının garantisini kim verebilir?

Aile hayatlarımıza bakarak bu konuyu daha basitten kapsamlı düşünceye taşıyabiliriz. Kızına, oğluna daha demokratik davranan, onlara birey olduğunu bilerek ve hissettirerek söz hakkı tanıyan, küçük yaşlardan itibaren eğri ile doğruyu onlara anlatarak bilinçli  insanlar olmasını sağlayan aileler mi daha mutlu? Yoksa baskıcı, yasakçı gelenekçiliği kalkan yaparak evlatlarını korku ve şiddetle zaptı rap altına almaya çalışan aileler mi?

DÜŞÜNÜN BAKALIM!

Bu ülkede  sevgiyi egemen kılmak zorundayız. Bu şımartılmış kitleler yaratalım anlamını taşımaz. Unutulmaması gereken insanların bir arada yaşamının kurallarını belirleyen toplumsal mutabakatın herkesi din, dil, renk, ırk, zengin, fakir vb. ayrımlara tabi olmaksızın kucaklayıcı ve herkesin hakkını koruyucu olarak ortaya konmasıdır. Şu sözü çok seviyorum ve her fırsatta söylüyorum. ADALET OLMADAN SEVGİ ASLA OLMAZ.

Saygı ve sevgi ile hoşçakalın.



Sayfa Adresi: http://www.menemeninsesi.com.tr/yazar/GUVENLIK-MI-OZGURLUK-MU/163