Menemen'in Sesi
Yazarlar Spor Güncel Siyaset Video Galeri Foto Galeri Tümü
PEHLİVAN’A TBB’DE ÖNEMLİ GÖREV!
PEHLİVAN’A TBB’DE ÖNEMLİ GÖREV!
PEHLİVAN’DAN ÇİFTÇİLERE MÜJDE
PEHLİVAN’DAN ÇİFTÇİLERE MÜJDE
Kitap kafelerin sayısı 10’a çıkacak
Kitap kafelerin sayısı 10’a çıkacak
BİR YILDIZ KAYMIŞ
BİR YILDIZ KAYMIŞ
16 Haziran 2017 Cuma - 08:07

Mekanlar ve İnsanlar (Melek Balseven-S.Derya Bosut)

Mekanlar ve İnsanlar köşemizde bu hafta Helvacı Hacı Amca´dan Fatih Yerkesikli´yi konuk ediyoruz.

Mekanlar ve İnsanlar (Melek Balseven-S.Derya Bosut)

S.D.B: Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Fatih Yerkesikli: 1972 yılında Menemen´de doğdum. İlkokulu Menemen´de Kubilay İlkokulunda,  ortaokulu İzmir´de okudum. Ondan sonra liseye tekrar Menemen´e geldik. Liseden sonra Maden Mühendisliğini kazandım, kayıt yaptırmama rağmen gitmedim. Babamın işini devam ettirmeye karar verdim. Babam burada, ben pazar yerinin karşısındaki dükkandaydım. Ondan sonra askere gidip geldim.

 

S.D.B: Peki üniversiteyi okumadığınız için pişman mısın?

Fatih Yerkesikli: İşin açıkçası kravatlı insanları görünce kıskanmıyorum desem yalan olur.

 

M.B: İnan onlar da sizi kıskanıyordur, kendi işinizin, kendi keyfinizin sahibi olduğunuz için.

Fatih Yerkesikli: Öyle mi?

 

M.B: Şöyle düşünsenize Menemen´de kaç tane bu işi yapan var?

Fatih Yerkesikli: Bir biz varız.

 

M.B. Peki kaç tane mühendis var?

Fatih Yerkesikli: Yüzlerce.

 

M.B: O zaman bir ayrıcalığınız var, kimsenin yapmadığı bir işi yapıyorsunuz, teksiniz.

Fatih Yerkesikli: Doğru.

 

S.D.B: Babanız bu işe nasıl başlamış. Öncelikle babanız Hacı Amca diye bilindiği için babanızın adı neydi?

Fatih Yerkesikli: Babamın adı Ahmet´di. Babam aslen Muğla-Yerkesikli, 1925 doğumlu. 7 yaşında annesi, 11 yaşında babası ölmüş. Öksüz, yetim kalmış. Birinin yanına çobanlığa vermişler. Babam sünnet oluyor, ertesi günü davarlara göndermek istiyorlar, hastalanıyor, 15-20 günü yatıyor. Çok zor şartlarda büyümüş. Milas´a geliyorlar. Milas´ta bir helvacının yanında babam işe giriyor. Yıl 1943-yaşı da 16-17. Helvacıya gidip iş istiyor. Hala da o helvacı dükkanı duruyor orada. Şimdi o helvacının (Alifer Helvacıoğlu)  ustası benim babam. Ne iş yaparsın diyor babama. Ben kazanları, bulaşıkları yıkarım, temizlik yaparım diyor. O da tamam diyor. Askere gidesiye kadar orada işi öğreniyor. Çalışkan adamdı rahmetli. Kalfa oluyor orada. Arada gidince uğrarız ve bize de ayrı bir saygı duyar. Babam Eski Foça´ya askerliğe geliyor. 3 sene askerlik yapıyor. Asker kepi dikmesini öğrenmiş. Para gönderen yok çünkü. Kep dikerek zengin çocuklarına borç para verdiğini söylerdi. Neyse, askerlik bitiyor. Muğla-Yatağan´a Helvacı dükkanı açıyor. İlk helvacı dükkanını 1948´de Yatağan´da tek başına açıyor. Bir teneke şeker, bir teneke tahin alıyor, helva yapıyor, satıyor, bitince tekrar alıyorum derdi. Hiçbir birikimi kıyıda yokmuş. Aynı zamanda babam dini bütün bir adamdı bilindiği gibi. Cami hemen karşısında imiş. Bu arada babamın yaşadığı o yerlere de gittim, gördüm, gezdim. Babama müftü damadı diyorlar orada. Babam camiye gelirken hocanın dikkatini çekiyor, hoca aynı zamanda müftü. Oğlum ben seni çok sevdim, seni evladım olarak görmek isterim diyor. Kusura bakmayın anlamadım hocam diyor babam da. Ondan sonra izah ediyor tabii. Siz bilirsiniz hocam diyor. Evleniyor kızı ile. Aradan bir iki ay geçiyor. Bu müftünün Menemen´e tayini çıkıyor. Babam da Menemen´e geliyor. Babamın Menemen´e gelişi o şekilde oluyor. Yıl 1952 bu dükkanı açıyor. Abimler dünyaya geliyor, anneleri o dönemde hastalanıyor ve vefat ediyor. Sonra annemle görücü usulü evleniyor babam. Annem buraya Ödemiş-Kiraz´dan geliyor, zengin kızı. Şimdi enteresan bir olay anlatacağım. Annem buraya geleli daha bir hafta olmuş, babam içerde helva yapıyor. Bizim helva makinesi kasnaklıdır. Elektrikler o zaman sık sık kesiliyor, eli ile kasnağı döndüreyim derken(çünkü ateş altta yanıyor, yanmasın helva diye) elini kaptırıyor kasnağa ve kolu kırılıyor babamın orada. Sonra anneme pis pis bakıyor. Annem hiç sesini çıkartmıyor, akıllı kadındı aynı zamanda. Akşam oluyor o saate kadar hiç konuşmuyorlar. Annem babama, benim uğursuz geldiğimi mi düşündün diyor. Önce hayır dese de, vallahi öyle düşünmüştüm diyor. Ben öyle düşündüğünü biliyorum zaten diyor annem de. Ama kapına gelen her dilenciye kağıt para vereceksin diyor annem. Ya sen deli misin, benim 3 kilo altın borcum var. Para o zaman kıymetli. Sen benim dediğimi yap diyor annem. Daha kötüye giderse söylerim babama satar bir arsa, öder senin borçlarını. Babam da gelen her dilenciye, fakire kağıt para vermeye başlar. 1969 senesinde evleniyor annemle. Velhasıl 3 kilo altın borcumu ödedim ve 1975 senesinde annenle birlikte hacca gittim derdi babam. Bu arada tahin teşkilatını kurup, kendi tahinimizi kendimiz üretiyoruz susamdan. Küçük bir fabrika diyebiliriz. Ondan sonra abim 1971´de ben de 72´de dünyaya geliyoruz. Abimin de Kemalpaşa´da helvacı dükkanı var. İşte bizim hikayemiz böyle. Ondan sonra eşimle evlendim onunla birlikte helvacılık yapmaya devam ediyoruz. En büyük destekçim eşim Viktorya. Kandil tabağı (nişan tabağı) yapımı eşime ait. İlk kandilde hediye olarak kız evine gider bu. Boza boza yapmasını öğrendi. Sipariş üzerine yapıyor. Kemeraltı´nda şekercilere şu an biz veriyoruz. İzmir´de bunu başka yapan yok.

 

S.D.B: Babanızla çalışmak nasıldı?

Fatih Yerkesikli: Babam hiçbir şeyi beğenmezdi. Ben derdim ki, bir insan aferin oğlum der arada bir. O da: sudan çıkmış eşeğe aferin denir derdi. Ama annem bizle beraber o zaman yaşımız 15-16-17 bizi teşvik etmek için gece 10´larda 12´lerde susam işlerken yanımıza inerdi. Bizle birlikte kaldığını bilirim. Annemi 2006 senesinde kaybettik. Rahmetli babam benim mimarım gitti derdi ve her gün ağlardı. Babamı da 2009´da kaybettik.

 

S.D.B:  Kendi tahinimizi kendimiz üretiyoruz demiştiniz. Susamı nereden alıyorsunuz?

Fatih Yerkesikli: Daha önceleri babam susamı Uşak´tan alıyormuş. Teşkilatı kurunca susamı Menemen köylerinden almaya başladık. Ama şimdi üretim çok azaldı. Yüzde 10´lara, 5´lere düştü diyebilirim. Çok kısıtlı da olsa yine Menemen´in susamını alıyoruz. Yetmezse Fethiye-Köyceğiz´den alarak illaki yerli susam kullanıyoruz. Bir de ürünlerimizde asla katkı maddesi yok. Ayrıcalığımızda o zaten.

 

M.B: Babanızdan ne gördüyseniz aynı şekilde devam ediyorsunuz sanırım?

Fatih Yerkesikli: Aynen. 60-65 senelik kazanlarımız var bizim. Krom, galvaniz filan değil, bakır kazanlar. Şimdi fabrikalar tonlarca helva yapıyor. Hemen tahinle, glikozu karıştırıyorlar, 15 dakika içinde üretim yapıyorlar. Bizim öyle değil. Biz 150 kilo helvayı çıkartmak için en az 3,5-4 saatlik süre harcıyoruz. Pişkindir bizim levhamız. Şeker, yerli susam ve tahinden yapıyoruz. Bizim helvamız pakete girmez. Çünkü paketlenmesi için katkı maddesi koymak zorundasın. Bunun nedeni de raf ömrünü uzatmak. Bizim helva hemen yağını dışarı salar. Bu da bizim garantimiz. Unutmadan bu konuya örnek yaşadığım bir olayı da size anlatmak isterim. Geçen kış İlçe Tarım´dan iki hanımefendi denetime geldi ve kimyasal deponuz nerede diye sordu. Hemen anladım raf ömrünü uzatmak için kullanılan kimyasalı soruyor. Öyle bir şey yok, biz kimyasal madde kullanmıyoruz ki, 45 yaşımdayım mısır şurubu tenekesi bu dükkanda görmedim, ya şeker, ya susam ya da tahin gördüm dedim.  Onun da yeni bebeği varmış. O zaman biz buradan alışveriş yapalım, ilk defa böyle bir şey gördük dediler. Bu şekilde devamlı müşterimiz oldular.

 

S.D.B:  Müşterileriniz nerelerden daha çok?

Fatih Yerkesikli: Müşterimizin yarıdan fazlası Menemen dışı diyebilirim. Maalesef Menemen´in yerli insanı kaliteye değil de, fiyata bakıyor. Buca´dan gelen bir bayan müşterimiz var. Menemen´e özel arabamla 10 liralık helva almak için geliyor, 20 liralık mazot yakıyorum diyor. Bu bölgede el yapımı, fabrikasyona girmeden helva yapan benim bildiğim yok. Bizim helvayı yiyen başka helva yiyemez. Ben buradan Türkiye´nin dört bir tarafına helva gönderiyorum. Van, Kayseri, Ankara da müdavimlerimiz var. Ayrıca Gediz Ekoloji Topluluğu diye bilinen doğal ürünler kullanan topluluktan da çok sayıda müşterimiz var. Helva, tahin, pekmezi sürekli bizden alırlar. Bostanlı, Bornova´ya siparişlerini ben götürüyorum.

 

S.D.B:  Bu dükkan kaç yıldır helvacı dükkanı?

Fatih Yerkesikli: 1952´den bu güne. Babamın mesleğe başlamasının tarihi ise 1943. Başka bir şubemiz yok ama benim ustam garajdaki dükkanda duran abim Helvacı İbrahim´dir. Ne öğrendiysem ondan öğrendim.

 

M.B: Bir konuda gerçekten sizi çok takdir ettim. Genelde bizde hemen yıkalım, yerine yeni yapalım anlayışı vardır. Bizim ülkemizde eksik olan bu ruh işte, gelenekselini yaşatmak, değerlerini yaşatmak. Hırsa kapılıp bunu seri üretime dönüştürebilirdiniz. Babanızın adını kullanır ama kemiklerini sızlatırdınız.  Bunu tercih etmemişsiniz. Hiç aklınıza gelmedi mi böyle bir şey?

Fatih Yerkesikli: Hiçbir zaman. Bizim İzmir´den gelen müşterimiz hele asla bu konsepti değiştirme diyor. Tercih sebebimiz böyle olmamız. Ben bu helvayı yapıp bitirdikten sonra biraz kibirlenmek gibi olacak ama kendimle gurur duyuyorum. Kışın her gün, yazın haftada en fazla iki kere helva yaparım.

 

S.D.B: Şimdi yavaş yavaş kaybolmaya başlayan bir geleneğimiz de cenazelerde helva-ekmek dağıtımı. Bu konuda neler diyebilirsiniz?

Fatih Yerkesikli: Bundan 15-20 sene öncesine kadar her sela okunduğunda biz biliyoruz ki, biraz acı olacak ama birazdan gelip helva alacaklar. Her cenazeden sonra ekmek arasına helva konur ve verilir. Maalesef artık yok denecek kadar azaldı. Ayrıca üçünde yedisinde veya kırkında dağıtılmak üzere irmik helvası yaptırılır.

 

M.B: Peki sizden sonra burasını devam ettirecek biri var mı?

Fatih Yerkesikli: Bizden sonra maalesef şu an itibariyle bu mesleği devam ettirecek birisi yok. Helvacı Hacı Amca olarak bizim mesleğimizde babamın bu işe başladığı 1943´den bu güne 74 sene geçmiş. İnşallah 100. senemizi de bu şekilde mutluluk içinde kutlarız.

 

BİZDE KALANLAR

Hatıraların hayat bulduğu yaşayan bir mekandaydık. Ahmet Bey ebediyete göç etmiş olabilir ancak yaşadığı ve yaşattığı mekan aynı sadeliği ve bereketiyle ve de evladının emeği ile yıllara meydan okuyor. Girişte yıllanmış tezgah, aynı geçmişe sahip raflar tahin, helva, bal pekmez dolu. Rahmetli Aliye Hanım ve Ahmet Bey sanki oradaymış gibi oğulları Fatih beyin cümleleriyle tarihi bir yolculuk yaptık. Memleketimin susamı, şekeri yetmiş kusur yıllık bakır kazanlarda geleneksel yöntemlerle helva oluyor. Müdavimleri bu hiçbir katkı maddesi içermeyen el yapımı helvalar ile ağız tadını buluyor. Hem de yollara aldırmadan. Helvamız pakete girmez, tezgahtan sofraya derken eserlerine gururla bakıyorlar. Baba adını kullanıp seri üretime geçebilirler, fabrikasyon raf ömrü uzun pakete girmiş ürünlerle zamana ayak uydurabilirlerdi elbette, Fatih Bey ve Eşi baba işine sadakatle bağlı kalmayı ve bu mütevazi hayatı tercih ederek çok daha mutlu olduklarını ifade ediyorlar. Gelin kayınvalide hamurundan olur derler ya, Viktorya Hanım tam da eşinin yanında tarihe izler bırakan bir geleneğin hakkını veriyor kah helva kazanının başında, kah tezgahta. Bu güzel aile ile yaptığımız söyleşi, ortamdaki samimi hava, üç güzel kızlarının tatlı enerjisi, bize çok iyi geldi. Geçmişi, bugünü ve geleceği bir arada yaşayıp konuştuğumuz bu tatlı mekanın sahiplerine güzel yarınlar ve işlerinde bereketler dileyerek daim olsun tadınız diyoruz.

 
Yeniden Yapılandırma İmkanı
 
Devlet Okulu Olarak Menemen´in Gururu Oldu
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Yeniden Yapılandırma İmkanı
Yeniden Yapılandırma İmkanı
DenizBank Menemenli üreticilerle gelenekselleşen iftar yemeğinde biraraya geldi
DenizBank Menemenli üreticilerle gelenekselleşen iftar yemeğinde biraraya geldi
Saya Makinası İle Geçen Bir Ömür?
Saya Makinası İle Geçen Bir Ömür?
17 HAZİRAN 1919 (MENEMEN KATLİAMI) BU TARİHİ UNUTMAYIN, UNUTTURMAYIN?
17 HAZİRAN 1919 (MENEMEN KATLİAMI) BU TARİHİ UNUTMAYIN, UNUTTURMAYIN?
Menemen´de Milli Bayramların İzleri
Menemen´de Milli Bayramların İzleri
KIRMIZI ARABA
KIRMIZI ARABA
DİŞ HASSASİYETİ
DİŞ HASSASİYETİ
ANİDEN ÖLÜVEREN GENÇLER
ANİDEN ÖLÜVEREN GENÇLER
ÇOCUKLUĞUM
ÇOCUKLUĞUM
İzmir Kuş Cennetimize Sahip Çıkıyoruz
İzmir Kuş Cennetimize Sahip Çıkıyoruz
Menemen'in Sesi Gazetesine Reklam Ver
Yazarlar Spor Güncel Siyaset Video Galeri Foto Galeri Tümü
Haber içeriklerimiz kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.
Menemen'in Sesi
© Copyright 2020 Kanatlı Ajans Yayın ve Gazetecilik Tic. Ltd. Şti.
Künye| Bize Ulaşın