Bu güne kadar spor konusunda, siyaset konusunda( gerçi benim yazdıklarım siyaset sayılmaz ya!) her hafta aklımın ve dilimin döndüğünce bir şeyler karalamaya düşündüklerimi siz sevgili okurlarla paylaşmaya çalıştım.
Yazılarımın gidişatını takip eden sevgili yazı işleri müdürüm; Hocam bundan sonra senin köşenin adı GÜNDEME DAİR olsun dedi böylelikle hem kendini hem de beni sıkıntıdan kurtardı. Çünkü ben spor diye başlasam da yazının bir yerinde Zülfi yâre dokunmadan edemiyordum. Yani bana kısaca ve de kibarca sen bildiğin gibi takıl dedi. İşte o günden beridir bende serbest takılıyorum.
Geçtiğimiz haftaya şöyle bir bakalım ve hep beraber düşünelim, geçen Çarşamba gününden bu yana en çok neler konuşuluyor, neler yazılıyor. Benim için üç önemli başlık vardı bakalım benim gündemimle sizlerinki örtüşüyor mu?
Birinci konum; meşhur kayıkçı kavgası. Ben her şeyi bir arada olmak isterim diyen hükümetin başındaki şahıs pardon CUMBAŞVEKİLimizin ısrarlı tutumu çocukluğumuzda mahallelerimizdeki topun sahibiyim diye oyundan çıkmak bilmeyen, her mevkide oynamak isteyen mızıkçı arkadaşlarımızı hatırlatmıyor mu? BIRAKMAM DA BIRAKMAM üç koltukta benim diye tepinip duruyor. Eeee kanunlarımız dahi yapıştığı koltuklardan kaldıramayınca elden fazla bir şey gelmiyor, yetkilileri de yetkisizleri de şaşkın bakakalmış durumda. Kaleci de o, oyun kurucu da, santrafor da o gücü yeten topu alsın da görelim! Neyse günün birinde üçün birini alıp köşesine çekilecek, bekleyelim onca sene beklediniz acık daha bekleseniz, sanki bir yerleriniz eksilecek.
İkinci konuma gelince, bu seçimde de sırtı minderden kalkmayan muhalefet partilerimizin içerisindeki falanca kanat filanca kanat mücadelesinin nasıl sonuçlanacağı. Bu konularda öne sürülen olasılıklar sanki matematik sorusu, kafa karışmaması mümkün değil. Muhalefet partilerimizin liderlerinin şu sözleri kulaklarımdan gitmiyor. Ne demişlerdi seçim öncesi; Biz ortak aday belirlemekle kendi siyasi hayatımızı riske atıyoruz. Eee ne demiş atalarımız BÜYÜK LOKMA YE BÜYÜK LAF ETME. Artık gereğini yaparlar diye bekliyorum.
Üçüncü konuma gelince, çok ama çok sevip saygı duyduğum, büyük spor adamı güzel insan Sn. Süleyman Seba’nın vefatı ve sonrasındaki yaşanan olaylardan çıkarılacak dersler. Benim de yakinen tanıma fırsatı bulduğum, aynı sofrayı bir kaç kez paylaştığım bir kişi olarak hakkında yazılan söylenen güzel şeylerin hepsine katılıyorum, hatta eksik bile bulduğumu söyleyebilirim. Süleyman ağabeye Allahtan rahmet diliyorum.
Üzücü olan nedir biliyor musunuz? Türk milleti olarak bizler SEBA gibi değerlerimize sağlıklarında yeterince sahip çıkmıyoruz, yaşarken göstermediğimiz sevgi ve alakayı öldükten sonra ifade için çırpınıp duruyoruz. Bizler acaba ikiyüzlü insanlar mı olduk, ne dersiniz?
Hayret ettiğim bir diğer konuda Sn. Seba’nın vefatında BEYEFENDİLİK, DÜRÜSTLÜK, İYİ İNSANLIK, AZ AMA ÖZ KONUŞMAK gibi hasletlere ne kadar meraklıymışız da bizim haberimiz yokmuş. Haberimiz olsa veya bu gibi hasletlere değer versek, bu özelliklerin onda birini taşımayan insanların peşinden senelerdir koşar mıyız? DUYAMADIM BİR ŞEY Mİ DEDİNİZ?
Saygı ve sevgi ile hoşçakalın.
![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |